25.11.2004 16:55:17
Hak kentim Çileli gözlerin Cüzzamlı derin Ve-kar ile devam eder adın İrtifa binaltıyüz metre. Nüfus on bin Yarısı asker. Ne yolun var,ne suyun Yarlar arasından akan ve yaza doğru dağlarda eriyen karlarla birlikte taşan Zap'ını saymazsak Adın gibi garip bir kentsin Hak. Sende yaşayanlar Ne tanrılar ne insanlar Hiçbir iz bırakmamış gibidirler. Ola ki tanrılar hiçbir zaman uğramadılar semtine ama İnsanlar Yüzyıllar boyu gelip sende yerleşenler,kaçanlar,korkanlar, Yalçın kayalarında bir korunak bulup,çoraklığına,dayanılmaz İklimine karşın sende karar kılanlar, seni barınak bilenler Sende yerleşenler Niçin bir iz bırakmadılar arkalarında O kaçan, durmadan kaçan halklar Kovalanan ve kovalayanlar? Kafka, karabasanlarında gördü belki seni, ama adlandırmadı. (ya da hiç girmedin onun düşlerine.) Bilseydi, senin gibi bir yer var yeryüzünde En korkunç kitabının konusu sen olurdun. Ve genzimi yakan koku, benzin değil, koyunların kokusuydu. İnce, uzun, sarışın kadınlarla sevişiyordum, rahat sıcak otel Odalarında. Ama her sevişmede, sende konakladığım günlerin, gecelerin Yatakları, O yataklarda yaşanan yalnızlığın kara düşleri çıkageliyordu. Senin yüksekliklerinden deniz kıyılarına indim. Denizde, dağların, sarp kayaların, toprak evlerin, derin mağaraların yansıyordu. Denizin çakılları, dağ kekliği, yaban nanesi kokuyordu. Kentleri kentlere götüren, geniş, asfalt, ya da beton yollarda Arabamı sürerken senin kısraklarından birinin üstünden dolu Dizgin ilerleyen bir atlıydım, yüreğim, tipili bir günde bir Dağını, bir tepeni tırmandığım andaki gibi atıyordu. Soluk soluğaydım. Ve sıcak günlerde soğuk terliyordum. Sende, gurbette duymuştum kendimi, kentim Hak. Senden uzakta yaşadım gerçek gurbeti. Bu satırları gene bir deniz kıyısından yazıyorum sana. Az önce kızgın çakılların üstüne uzanmış, uzaktan geçen bir Yelkenliye bakıyordum. Sonra karnım acıktı, kıyıda bir aşevine gittim, bir balık istedim, Bir kadeh de rakı. Rakı rakı değildi, Önüme konan balıksa İnanır mısın, senin otlu peynirinin tadında. Aylardan temmuz Gene erken kalkıyorum sabahları. Gene ilk işim, penceremi açıp gökyüzüne bakmak. Gene sessizliği yaşıyorum senin sessizliğini, kendi sessizliğimi. Bakıyorum, güneş uçsuz bucaksız karların üstünde yansıyor. Hiçbir iz yok, hiçbir iz yok, hiçbir iz-kurtlar inmemiş bu Gece, köpekleri salmamışlar. Sonra, birden (ne oluyorsa, yaşamını değiştiren Ne oluyorsa, ne olduysa, hep birden oluyor) bir atlı, karlara bata çıka ilerliyor; Bana mı geliyor, benden mi uzaklaşıyor, belli değil. Sonra öyle bir yaklaşıyor, öyle bir yaklaşıyor ki Bakıyorum pupa yelken bir tekne bu. İşte o zaman geçmişimi ve sende geçirdiğim günleri ansıyıp, Oturuyorum masamın başına Bir insanın başından geçenleri anlatmak için Başka insanlara.
Ekleyen/Kaynak:
Bu bölüme Siir ekleyebilirsiniz. Siir eklemek için
tıklayın
Henüz yorum eklenmemiş
|