HİKAYELER

! ! ! ölümsüz öykü ! ! !

14.10.2005 15:15:30


Hızır peygamber Allah’ın kendisine bahşettiği güçlerle görevini yapmak için dünyayı dolaşmaktadır. Yolculuklarından birine İlyas peygamberde katılmak ister. Hızır peygamber, ’Bu yolculuğu yapamazsın. Benim Allah’ın bana verdiği bazı görevleri yapmam gerekir, oysa sen bunları anlayamazsın ve soru sorarsın. Oysa anlatmakla memur değilim ve sen ayrılmak zorunda kalırsın.’ diyerek uyarır onu. Ama İlyas peygamber ısrar eder, ’Söz.’ der, ’Ne yaparsan yap soru sormayacağım.’
Yola çıkarlar, bir nehir kıyısına kdar gelirler. Karşıya geçmeleri gerekir, bir sandalcı vardır orada ama ona verecek paraları yoktur. Dertlerini söylediklerinde balıkçı, onları karşıya parasız geçirmeyi kabul eder. Balıkçı’nın iki oğlu ve bir karısı da onunla yaşamaktadır. Kadın, ihtiyarın Hızır ile İlyas peygamberi parasız taşımasına itiraz eder. Ama adam yine de kararından dönmez.
Balıkçı, iki oğlu ile birlikte seyyahları karşıya geçirir. Ama öylece bırakmaz, ’Hava kararmak üzere beyler. Bizde bu gece sizin yanınızda kalalım, azığımızı paylaşalım.’ der. O gece karşı kıyıda ihtiyar ve iki oğlu onlarla kalır. Yemek sunarlar...
İlyas peygamber gecenin yarısı, Hızır peygamberin dürtmesiyle uyanır. ’Hadi gidiyoruz.’ der. ’Sen hazırlan ben geliyorum.’
Ve kayığın içine girip bir kaya parçasıyla dibinde delik açar. Sonra İlyas peygamberin şaşkın bakışları altında yanına gelir ve yolu koyulurlar.
Bir süre sonra İlyas peygamber dayanamaz, ’Ey Hızır, ihtiyar adam bize iyilik etti, parasız bu kıyıya taşıdı, yemek sundu. Sen onun iyiliğine ekmek teknesine zarar vererek karşılık verdin. Kayağın dibini deldin. Neden yaptın bunu?’
Hızır peygamber soruya cevap vermez sadece, ’Bak ben seni yola çıkarken uyarmıştım. İstersen ayrılalım, ama sana neyi neden yaptığımı açıklayamam.’
İlyas peygamber bu sözler üzerine, yanlış yaptığını, mutlaka Hızır peygamberin davranışında bir hikmet olduğunu düşünür, özür diler ve yola devam ederler.


***

Bir ormandan geçerken silahlı askerler peşlerine düşer. Onlardan kaçarak bir köye kadar gelirler. Köylüler askerlerden kaçan bu kişilerin yanlarına gelmelerini engellemek için taş atarlar. Onlarda köyün çevresinden dolaşırken, korunak için örülmüş taş bir setin yanından geçerler.
Taş setin bir kısmı yıkılmak üzeredir, birden Hızır peygamber durur ve İlyas’ı da yanına çağırarak taş seti onarmaya başlar. İlyas peygamber askerlerden kaçmaları gereken bu zamanda kendilerine taş atan bu köylülere iyilik yapmak için durmalarına şaşırır ama devam eder. bir süre sonra taş seti onardıktan sonra kendilerine yetişen iki askerle dövüşüp kaçmayı başarırlar.
İlyas peygamberin merak duygusu artmıştır. yine de sözünü hatırlayıp soru sormaz.


***

Yolları bir deniz kıyısına düşer. Orada zengin ve mutlu gözüken göçebe bir halk vardır. Gelen konukları iyi karşılarlar, onlara yemek verirler.
Bu sırada İlyas peygamberin dikkatini çok güzel bir çocuk çeker. Çocuk o kadar güzeldir ki anne ve babası dahil, tüm halk ona bir prens gibi davranmakta, her istediğini yerine getirmektedir. O da bir koltukta oturup, bir prens edasıyla etrafına emir yağdırmaktadır.
Hızır peygamber çocuğa ilerlemeye başlar. İlyas peygamber onun çocuğun güzelliğini takdir etmek için yanına gittiğini sanır. Ama inanılmaz bir şey olur.
Hızır peygamber çocuğun önüne geldiğinde durur ve çok şiddetli bir tokat vurur. Öyle şiddetli bir darbedir ki bu çocuğun tüm güzelliği yok olur. burnu kırılır, yanağı kayar...
Herkes şoktadır, çocukla ilgilnirlerken konukları oradan kovarlar. İlyas peygamber Hızır peygambere yetişir ve artık dayanamayıp sorar.
’Ey Hızır seninle yollarımız burada ayrılıyor. Ne yaptığını anlayamadım bize iyilik yapan balıkçının kayığının dibini deldin, bize taş atan köylülere yardım etmek için durup, taş seti onardın, son olarak bizi güler yüzle karşılayan, yemek veren insanların güzel çocuğunu mahvettin.’ der.
Hızır peygamber gülümser, ’Ey İlyas Yüce Rabbim’in hepimize verdiği ayrı yetenekler ve görevler var. Madem dayanamadın ben de sana yaptıklarımı açıklayayım. Ondan sonra dostça ayrılalım.
İlk olarak kayığın dibini delmemi açıklayayım. Nehrin yukarısında bir savaş başlamıştı, zalim kralın askerleri etrafı gezerek savaşta kullanılabilecek ne varsa el koyuyordu. Bizim ayrıldığımız sabah balıkçının oraya gelecekler ve eğer sağlam bulsalar kayığa el koyacaklardı. Ben onların almaması için dibini deldim. İhtiyar, oğullarıyla kayığı iki günde tamir eder ve çalışır. Oysa kayık sağlam olsaydı tümden ellerinden gidecekti.
Bize taş atan köylülere gelince o köyde iki yetim çocuk yaşıyordu. Babaları onlara ait hazineye kötü köylüler el koyar diye taş setin altına saklamıştı. Eğer taş set zamanından önce yıkılsaydı yetimler henüz kendilerini koruyacak güçte olmadıkları için ellerinden alınabilirdi. Biz taş seti tamir ettik ki, yetimlerin hazineleri koruyabilecekleri bir zaman yıkılsın.’
İlyas peygamber bu açıklamalar karşısında hatasını anlamıştır ama yine de sorar, ’Peki ben bunları anladım ama o çocuk. tamamen masum ve güzeldi.’
’O çocuk öyle güzelde ki İlyas, herkes ona köle gibi hizmet ediyordu. Bu davranışları çocuğu zalim ve şımarık yapmıştı. Büyüyünce zalimliği artacak ve tüm halkına mutsuzluk verecekti. Anne ve babasına işkenceler edecekti. Ben onun güzelliğini bozarak kötü bir insan olarak yetişmesini engelledim.’

Ekleyen/Kaynak: emelisi



Bu bölüme Hikaye ekleyebilirsiniz. Hikaye eklemek için tıklayın

Yorumlar [ Yorum Yaz ]

Yazan: terminator    20.03.2010 05:40:40
Tamamen yanlış Arkadaşım bu
Böyle bi şey yok bu tamamen yanlış çocugu öldürüyor kafir olucak diye çock güzel degil ikinciside ilyas peygamber degil musa peygamber 3. de musa peygamberi allah daha alim kulu olan hızır peygambere ondan ilim ögrenmesi için gönderiyor


Yazan: ABDULLAH    22.04.2008 06:27:25
isimler
ilyas peygamber değil musa peygamber aleyhisselam olmalıydı kayık yerine gemi çocuk ölmüş olmalıydı


Yazan: coskun    20.06.2007 13:56:54
düzeltme
Ayette Hz. Musa (A.S.) yazmasına karşın üstteki anlatımda Hz. İlyas (A.S.) yazılmıştır.Doğru isim ayetlerde geçen olması gerekirdi.


Yazan: Aren    5.04.2007 16:10:11
Kehf Suresi ile Kıyaslama

Burada anlatılanların kaynağı Kuran’daki ’Kehf Suresi’dir. Ancak öykülerin ve kahramanların farklılaşması dikkat çekici. Halk arasındaki algılayış farklılıklarının nedenleri ve niçinleri ayrı bir tartışma konusudur kuşkusuz. Çok daha eski yerel mitlerle alakalandırma eğilimi bunlardan biri olabilir belki de. Öykünün mevcut biçimini aktaran dosta saygılarımı sunarak, okuyucuya kıyaslama olanağı sunmak amacıyla Kurandaki orijinal halini aktarmak istiyorum. (kehf Sureis 60-80. ayetler)
« 60.Bir vakit Musa genç adamına demişti ki: ’Durup dinlenmeyeceğim tâ iki denizin birleştiği yere kadar varacağım, yahut senelerce yürüyeceğim.’ 61.Her ikisi, iki denizin birleştiği yere varınca balıklarını unuttular. Balık, denizde bir yol tutup gitmişti. 62.(Buluşma yerlerini) geçip gittiklerinde Musa genç adamına: Kuşluk yemeğimizi getir bize. Hakikaten şu yolculuğumuz yüzünden başımıza sıkıntı geldi, dedi. 63.(Genç adam:) Gördün mü! dedi, kayaya sığındığımız sırada balığı unuttum. Onu hatırlamamı bana şeytandan başkası unutturmadı. O, şaşılacak bir şekilde denizde yolunu tutup gitmişti. 64.Musa: İşte aradığımız o idi, dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler. 65.Derken, kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik. 66.Musa ona: Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tâbi olayım mı? dedi. 67.Dedi ki: Doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin. 68.(İç yüzünü) kavrayamadığın bir bilgiye nasıl sabredersin? 69. Musa: İnşaallah, dedi, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem. 70.(O kul:) Eğer bana tâbi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiçbir şey hakkında bana soru sorma! dedi. 71.Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi. 72. Ben sana, benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi? dedi. 73.Musa: Unuttuğum şeyden dolayı beni muaheze etme işimde bana güçlük çıkarma, dedi. 74.Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın (kimseyi öldürmediği halde) katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın! 75. Ben sana, benimle beraber (olacaklara) sabredemezsin, demedim mi? dedi. 76.Musa: Eğer, dedi, bundan sonra sana bir şey sorarsam artık bana arkadaşlık etme. Hakikaten benim tarafımdan (ileri sürebilecek) mazeretin sonuna ulaştın. 77.Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere bulunan bir duvarla karşılaştılar. Hemen onu doğrulttu. Musa: Dileseydin, elbet buna karşı bir ücret alırdın, dedi. 78. şöyle dedi: ’İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana, sabredemediğin şeylerin içyüzünü haber vereceğim.’ 79.’Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. (Çünkü) onların arkasında, her (sağlam) gemiyi gasbetmekte olan bir kral vardı.’ 80.’Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası, mümin kimselerdi. Bunun için (çocuğun) onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.’ »


Yazan: kemalkoc50    27.05.2006 15:55:36

sizin bu hikayenizde bahsettiginiz peygamber ilyas değil musa peygamberdir. ve kıssa çok meşhurdur.



  En Çok Yorumlananlar

  Yeni Hikaye Ekle

  Yorum Yaz

  Tümünü Listele

| 101 Okey Oyunu | Türkçe Kürtçe Sözlük | Kürtçe Dil Testi |